top of page
Ara

SİMGE DERGİSİ KAPAK KONUĞU

Güncelleme tarihi: 13 Eyl 2023

Haziran- Temmuz- Ağustos 2023 sayısının kapak ve özel röportaj konuğu olduğum Uluslararası Basın Yayın Konfederasyonu Yazarları Yayın Organları olan ve aynı zamanda Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı'na bağlı Aylık Siyaset ve Kültür Dergisi olarak muhataplarına yönelik kapalı devre bir yayın olan Simge Dergisi'ne verdiğimiz röportaj.


Ebru KAİN KİMDİR?

Fatih Ticaret Lisesi Bankacılık Bölümü ve ardından Eskişehir Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden Onur derecesi ile mezun oldu. Ebru Kain, aynı zamanda geçmiş uygarlıklara ve tarihe olan ilgisi nedeniyle İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümünden de Onur derecesiyle mezun olurken, bu alanda da uzmanlaşarak kariyerine devam etmiş ve İstanbul Ticaret Üniversitesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünde Yüksek Lisans yapmıştır. Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavir olan Ebru Kain, uzun yıllar özel sektörde farklı faaliyet alanlarına sahip büyük ölçekli şirketlerde Muhasebe ve Mali İşler Genel Koordinatörü olarak çalışmıştır. Mesleki anlamda çalışma hayatı boyunca TÜRMOB’un düzenlemiş olduğu birçok eğitim ve faaliyete katılım göstermiştir.


İş hayatında ortağı ve Yönetim Kurulu Üyesi olduğu aile şirketlerinde görev alan Ebru Kain, 2020 yılı itibariyle de Yönetim Kurulu Başkanı olduğu Kain Yapı Gayrimenkul, Gıda ve Tekstil Yatırımları San. Tic. A.Ş.’yi kurarak yurt içi ve yurt dışı projelerle çalışmalarına devam etmektedir. Aynı zamanda eski medeniyet ve kültürlere olan ilgisini ticari zekasıyla birleştirerek hem kendisi hem de Anadolu kadınları adına önemli bir kazanca dönüştürmüştür.


İş İnsanı, Tarihçi, Sivil Toplum Kuruluşları Gönüllüsü, Ekonomist, Mali Müşavir… Heybenizde pek çok vasfı başarıyla bulundurduğunuzu biliyoruz. Bu vasıflardan belki de en dikkat çekici olan tarihçi kimliğiniz diyebiliriz. Tarihe olan bu ilginiz ve merakınız nereden geliyor? Osmanlı Türkçesi okuyup yazabilmek muhteşem bir duygu. Bence çok güzel bir ayrıcalık. Her dost meclisinde ya da beni yeni tanıyan birisine gururla söylüyorum.


Ebru Kain; Ben çocukken doktor olmayı çok istiyordum ama aynı zamanda tarihe de çok meraklıydım. Düşünebiliyor musunuz okuma yazmayı öğrendiğimden itibaren eski medeniyetlerle alakalı kitaplar okumaya başladım. 9 yaşımda Pompei ile ilgili Roma şehri hakkında bilgileri okuyordum. Mısır piramitleri, mumyalar, Osmanlı ve Selçuklu Tarihi gibi kısaca dünya tarihine damga vuran olaylar, devletleri ve dünya tarihine yön vermiş liderlerin hayatlarını okudukça tarihin gerçekten tekerrür ettiğini gördüm. Tarihin gizemli olaylarını çözdükçe ben de arkeolog olmaya karar verdim. Tabii ki sevgili babam bu kararıma şiddetle karşı çıktı. Bana “Mezar kazıcısı mı olacaksın?” dedi.


O zamanlar Arkeoloji bilim dalı ve arke - olog mesleği çok fazla bilinen bir alan olmadığı için haliyle revaçta olan bir meslek de değildi. Her anne baba gibi benim de ailem para kazanabileceğim, kolay iş bulabileceğim bir işim olsun istiyordu. Bu düşünceden yola çıkarak beni ticaret lisesine yazdırdılar. Böylelikle benim de hayat yolum çizilmiş oldu. Artık gelecekte beni bekleyen işin ekonomiden, muhasebeden, maliyeden geçeceği belli olmuştu. Ben de bu yol haritası ile mali müşavir oldum. Ama tarih ve arkeoloji her zaman içimde bir ukde olarak kalmıştı. 2012 yılında İstanbul Üniversitesi’nin Lisans mezunlarına sınavsız olarak ikinci bir üniversite okuma hakkı verdiğini öğrendim. Çok heyecanlanmıştım. İnanın hiçbir şey düşünmeden üniversitenin programlarına baktığımda tarih bölümünü gördüm. Ben de madem arkeoloji eğitimi alamadım öyleyse bu alana en yakın olan tarih bölümünü okurum diye karar verdim. Bu imkandan kaydın son gününde hatta son saatlerinde haberim olduğu için online olarak hemen kaydımı yaptım ama sadece kayıt olmam yeterli değildi. Evraklarımı da aynı gün teslim etmem gerekiyordu. Bu fırsatı kaçıramazdım. Ben de hemen Öğrenci İşlerini aradım oradaki görevli kızcağıza adeta yalvardım. Bana “Kayıt evraklarınızı bugün gece on ikiye ka - dar kargoya verirseniz kaydınızı geçerli sayacağım.” dedi. İşte benim tarih okuma serüvenim böyle başladı ve o üniversite eğitimimde de Osmanlı Türkçesi okumayı ve yazmayı öğrendim. Sonrasında da Tarih eğitimimin üzerine İstanbul Ticaret Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünde Yüksek Lisansı eğitimi aldım.


İnşaat sektörü denilince akla ilk olarak erkek ağırlıklı yani maskülen yapıya sahip bir sektör
algısı geliyor. Siz de bu sektörde saygı duyulan bir isimsiniz. Peki, bir kadın olarak böyle bir sektörde ticaret yapabilmek ve saygınlıkla var olmak nasıl bir duygu?

Ticaret sahası çok farklıdır. Herkes ekmeğinin derdinde ve peşindedir. Çünkü ticaret ciddi bir iştir.

Gayrimenkul ve inşaat herkesin erkek egemen olduğuna inandığı bir sektör. Lakin biz kadınlar iş hayatında daha aktif rol aldıkça bu egemenliğin yakın gelecekte son bulacağına inanıyorum. Sizin de söylediğiniz gibi inşaat sektöründe başarılı ve saygın isimlerden biri olarak anılmak benim için çok gurur verici bir duygu. Bu nedenle bir kadın olarak ne yaparım diye düşünmekten ziyade işimi layığıyla yapmaya çalışırım. Yani cinsiyet kavramıyla hareket etmiyorum, bir iş insanı olarak bu sektörde olduğumun bilinciyle hareket ediyorum. Belki de bu nedenle iş hayatında hiçbir sorun yaşamadım. İnşaat sektöründe herkes nettir. Ne istediğini ve ne yapması gerektiğini bilir.


Zaten kendimi bildim bileli her zaman iş hayatının içinde oldum. Yirmili yaşlarımdan otuzlu yaşlarıma kadar Mali Müşavir olarak çalıştım. Kızım dünyaya geldiğinde henüz 21 yaşımdaydım ve o dönem de çalışmaya devam ettiğim için açıkçası anneliğimi de çok anlayamamıştım. O yıllarda hem üniversite okuyor, bir yandan çalışıyor hem de anne olmuştum. O zamanlar benim en büyük destekçim annemdi. Ben bu koşturmaca içindeyken kızıma annem bakmaya başlamıştı. Oğlumun doğumunda ise gerçekten annelik duygusunu tatmak istedim. Ama çalışmaya o kadar alışmıştım ki evde duramadım. Eşim de tekstil ve inşaat işi ile uğraştığı için bir süre sonra aile şirketimizde Yönetim Kurulunda görev alarak faal şekilde tekrar çalışmaya başladım.


O zamanlardan kendi şirketimi kurarak bir yerden başlamak istediğimi fark ettim. Bu düşünceyle kendi inşaat şirketimi kurmaya karar verdim. Böylelikle Ebru Kain olarak iş dünyasına girmiş oldum. Her geçen gün şirketim büyüdü ve evrildi. Bugünlere geldik… Eşimin de bu aşamada bana olan desteğini söylemeden geçmek istemem doğrusu.


Bunca iş kolunuz varken bir kez daha zor bir alanda yani siyasette de olmayı tercih ettiğinizi görüyoruz. Neden siyaset?

Ben henüz siyasetin çok başındayım. Aslında 2017 yılına kadar pek aklımda olan bir alan değildi. Ondan öncesinde de birkaç teklif gelmişti ama o zamanlar çalışma hayatımın yoğunluğu ve çocuklarımın eğitim hayatı önceliğim olduğu için ben bu tekliflere çok da sıcak bakmamıştım. 2017 yılından sonra sivil toplum kuruluşlarında aktif olarak görev almaya başlamamla “Ben neden siyasetin içinde de olmayayım?” düşüncesi oluştu. Kendimi zaman içerisinde de siyasette hizmet verebilmek adına daha çok yetiştirmeye başladım. Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler alanına temel oluşturması için bu alanda İstanbul Ticaret Üniversitesi’nde Yüksek Lisans yapmaya karar verdim.

Şu an bu eğitimimle alakalı Yüksek Lisans Tezimi de vermek üzereyim.

Ebru Kain’in siyasetteki hedefi ya da hedefleri nelerdir?

Potansiyelimin farkındayım. Öncelikle bu potansiyelimi değerlendirmeyi hedefliyorum. Bunca yıl hiç yılmadan ve bir an bile durmadan çalıştım, eğitimler aldım, okudum, mücadele ettim…

Dolayısıyla bu birikimimi yine kendi milletim adına kullanmam gerektiğini düşünüyorum. Siyasette kendi adıma yapabileceğimin en iyisini yapmak istiyorum. Savaşçı bir yanım var. Mücadeleyi seviyorum. Ürettiğim zaman mutlu oluyorum. Bazen bu kadar çalışkan olmak çevrenizdeki insanlar tarafından anlaşılamayabiliyor ama yaşamım boyunca daima bana doğru gelenin peşinden gitmeyi hedefledim. Bu nedenle ne çalışmaktan ne eğitimimden ne de hizmet vermekten ödün vermeyeceğim.


Mesela siyaset deyince aynı inşaat sektöründe olduğu gibi kadınlardan ziyade erkek ağırlıklı olduğunu görüyoruz. Bu beni hiç etkilemediği gibi zaten kendi işimde de sert bir zeminde çalışıyorum. Deneyimlerim bana önce ne istediğinizi bilmeniz gerektiğini öğretti. İlkeli, doğru ve dürüstseniz hiçbir sorun yaşamazsınız. Ben de daima net ve şeffaf olmayı prensip edindim. Bazen bu yapımdan dolayı ilişkilerimde zaman zaman sorun yaşasam da bu yapımdan ödün vermek istemiyorum.


Sizin insanların hayatına dokunmanın çok önemli olduğuna inanan bir yapınız var ve bunu da sıklıkla yapıyorsunuz. Sivil Toplum Kuruluşlarıyla yaptığınız çalışmalar, projeler ve etkinlikler nasıl ve ne zaman başladı?

Çalışma yaşamımın yanı sıra sosyal bir insanım. Ben herkesin kendi yaşantısı dışında da birilerinin hayatına dokunup onlarda farklılık yaratması gerektiğini düşünüyorum. Bu fikirle insanlara faydalı olabilmek için ne yapabilirim diye düşünmeye başladım. Bu alanda bir arayış içine girmiştim. Siz niyet alınca istediğiniz de karşınıza çıkıyor. Bir gün sosyal medya platformunda bir derneğin paylaşımları çıktı karşıma. Dikkatimi çekmişti. Çocuklara, ihtiyaç sahiplerine yardım ediyorlar, onlara temas ediyorlardı.


Heyecanlanmıştım. İnanın bana o arayışımın bu olduğunu hissettim. Hemen irtibata geçtim ve daha ilk görüşmemizde beni yönetim kuruluna aldılar. Böylelikle ilk sivil toplum kuruluşlarıyla olan tecrübem de başlamış oldu. Ardından başka bir dernekle daha çalışmaya başladım derken çok uzun zaman manevi anlamda kalbimi, yüreğimi dolduran işler yaptım. Şimdi artık bireysel olarak yardım ve destek faaliyetlerimi yürütüyorum, yine dışarıdan bazı kuruluşlara etkinlik ve projelerinde destek vermeye de devam ediyorum.


Bir insanın zor zamanında, en ihtiyacı olduğu anlarda yanında olabilmek, ona temas edebilmek, o kişinin gözlerindeki mutluluğa şahit olmak benim için muhteşem bir duygu.
Ebru Kain nasıl bir annedir?

İlk çocuğum kızımı büyütürken çok kuralcıydım. Ben de çalışan bir annenin kızıydım ve bizim evimizde her şey saatli ve programlıydı. Her günümüz belli ve düzenli şeylerden oluşuyordu. Ben böyle bir evde yetiştiğim için rahat bir şekilde büyümedim. Meslek Lisesinde eğitim gördüğümden dolayı haftanın belli günleri staj yapma mecburiyeti olduğu için ben de lise yıllarımda yarı zamanlı çalışma hayatına başlamış oldum. Çalışma hayatına erken başladığım için belki de o nedenle ben de kızımı yetiştirirken zaman odaklı, disiplin ve kurallar çerçevesinde büyüttüm. Bir çocuğu nasıl yetiştirirseniz öyle gider. Kızım da multidisipliner şekilde büyüdüğü için tıp eğitimi ile almış olduğu doktorluk mesleğine de zorlanmadan uyum sağladı. Kızım eğitim hayatında her sabah çok erken kalkar, namazını kılar, sporuna gider, kahvaltısını yapar sonra da okuluna ya da stajına giderdi. Şimdi de aynı disiplinle yaşadığı için hem işinde hem de özel yaşamında gayet başarılı ve mutlu. Oğlumda ise daha esnek bir anneydim. Yine belli kurallarımız hep vardı ama O daha rahat bir çocuk olduğundan “nasıl olsa olur!” düşüncesiyle hareket eder. Mesela lise eğitiminin ilk yıllarında pilot olmak istiyordu. Sonra pandemi döneminde vazgeçti mühendis olmak istediğini söyledi. Ne mühendisi olmak istediğini sorduğumuzda, “Bakarız,” dedi. Oğlum ve kızımın kişilikleri birbirlerinden farklı yapıdadır. Ablası tam bir atom karınca ve planlı hareket eder. Oğlum ise, “Bakarız, hallederiz, yaparız…” düşüncesiyle hareket eder. Ama onun da kendine göre her zaman bir planı vardır. Lise sona geldiğinde Üniversiteleri tanıtma etkinliğinde Özyeğin Üniversitesini çok beğendiğini ve orada inşaat mühendisi olmak ve bu bölümde eğitim almak istediğini söyledi. Gerçekten de sınav sonucunda istediği üniversitede söylediği bölümü burslu olarak kazandı ve şimdi ikinci sınıf öğrencisi olarak eğitimine devam ediyor. Her iki çocuğumu da belli kurallar çerçevesinde yetiştirmeye gayret ettim. Ama onlar kişiliklerine göre benim vermiş olduğum bu kuralları kendilerine göre benimseyerek, eğitim hayatlarına yön verdiler. Ben bir anne olarak her ikisiyle de gurur duyuyorum.


Tabii ki iki çocuk sahibi bir anne olarak, gençlerimize vereceğiniz mesajlar mutlaka vardır diye düşünüyorum. Gençlerimize ne tavsiye edersiniz?

Hata yapmaktan korkmasınlar ama tecrübelerinden de ders çıkararak yollarına devam etsinler. Biz yetişkinler de halen hata yapıyoruz ve bu hatalardan bir şeyler öğreniyoruz. Onlar da kendi deneyimlerine güvensinler, yaşadıkları herhangi bir başarısızlığın kendilerine verdiği mesajı görmeye çalışsınlar. Tabii her yanlışı kendilerinin yaşamasına da gerek yok. Gerek ebeveynlerinden gerekse daha önce bu yollardan geçen büyüklerinin tecrübelerine kulak versinler. Çünkü tecrübe gerçekten çok pahalı bir şeydir. Kaybetmeden kazanamazsınız. Kendi çocuklarıma da bunu söylerim. Bütün gençler bizim evlatlarımız, geleceğimizdir. En önemlisi eğitimlerini tamamlasınlar ve geleceklerine yön versinler. Hiçbir zaman pes etmesinler, başarıya ulaşmak için tekrar tekrar denemekten ve mücadele etmekten vazgeçmesinler.


Son olarak pek çok farklı sektörde başarılara imza atan bir isimsiniz. Hayatınızdaki başarı kriterleri nelerdir? Bu başarınızı neye borçlusunuz? Bir mucize şansınız olsaydı yaşamınızda neyi ya da nelerin değişmesini isterdiniz?

Öncelikle hayatımda bugüne kadar yaşadığım hiçbir şeyin değişmesini istemezdim. Yaşamış olduğum tüm tecrübeler bugün ben olduğum Ebru KAİN’i oluşturdu. Yaşadığım hiçbir şey bende pişmanlık oluşturmadı. Aksine hayat yolumda yaşamış olduğum her şey bende belli başarı kriterleri oluşturdu.


Bu kriterler; başarılı olmak birçok etkene bağlı bir süreçtir. İnsan başarıya giden yolda çeşitli engellerle karşılaşabilir. Öncelikle şunu belirtmem gerekir ki “Çok başarılı oldu, istediklerini elde etti.” dediğimiz noktada dahi çalışmaya devam etmeliyiz. Ben kendi adıma hala girişimcilikle ilgili ya da kişisel gelişimimle alakalı bilgileri büyük bir merakla öğrenmeye çalışıyorum. Planlama becerisi, risk alma, kendine güven, kararlı duruş ve tabii ki çok ama çok çalışmak en önemli önceliğim. İş hayatında başarılı olmak için sorumluluk almak gerekir. Sorumluluk almak risk almakla eşdeğerdir. Deneyim kazanmak, geçmişteki hatalarımızdan ders çıkarmak başarılı olmakta önemli etkenlerden. Özetleyecek olursam; doğru işe karar vermek, uzun ve kısa vadeli hedefler belirlemek, sabırlı ve kararlı olmak, eyleme geçmek ve olumlu ilişkiler kurmak, gerektiği yerde cesur olmak, yaptığımız her işi severek ve mutlu olarak yapmak, fikirlerimizin arkasında durmak, iyimser, gerçekçi ve dürüst olarak yeni bakış açıları kazanmaya çalışmak, kendimize güvenmek, planlama yapmak ve önümüzdeki dikkat dağıtıcı unsurları engellemek başarılı olmaya giden yolculuğumuzda bize rehberlik edecek unsurlardan birkaçı diyebilirim.


https://simgedergi.files.wordpress.com/2023/07/en-son-dizayn-sayi103-1.pdf

Comments

Couldn’t Load Comments
It looks like there was a technical problem. Try reconnecting or refreshing the page.
bottom of page